Nükleer Enerji İnsanlığı İklim Güvenli bir Geleceğe Taşıyabilir mi?

Nükleer enerji radyoaktif atık ve kaza gibi riskleri barındırırken, aynı zamanda oldukça maliyetli bir kaynak. 

İklim krizinin geldiği noktada ekonomilerin karbondan hızla arındırılması gerekiyor. Sera gazı emisyonları arttıkça, iklim değişikliğinin etkileri daha da şiddetleniyor. Eğer küresel sıcaklık artışını Paris Anlaşması’nda belirlenen, sanayi öncesi döneme göre 1,5 derecede sınırlandırmak istiyorsak fosil yakıtlardan bir an önce çıkmalı, temiz enerji kaynaklarına geçişi hızlandırmalıyız. 

Tam da bu noktada, nükleer enerjinin emisyonları azaltmak için etkili bir yol olduğu iddiası sıkça dile getiriliyor. Ancak veriler bu iddianın doğru olmadığını gösteriyor. 2050’de tüm dünyada nükleer enerji kapasitesinin iki katına çıkarılması, emisyonları yalnızca %4 oranında azaltabilir. Dünyanın 2050’ye kadar net sıfır emisyona ulaşması gerektiği düşünüldüğünde karşımızda hiç de yeterli olmayan bir emisyon azaltım oranı buluyoruz. Bir nükleer santralın inşasının 10 sene sürdüğünü de göz önüne alırsak, iklim eyleminin aciliyetine cevap verebilecek bir kaynak olmadığı ortaya çıkıyor.

Ayrıca nükleer enerji santrallerinin beraberinde getirdiği ciddi riskler de mevcut. 

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinde gördüğümüz üzere, nükleer santraller oldukça savunmasız. 

Olası bir savaş durumunda ilk hedef alınabilecek noktalardan bir tanesi. Ya doğal afetler? Birçoğumuz 2011’de Japonya’daki Fukuşima Nükleer Santral felaketini hatırlarız. Deprem kaynaklı dev dalgalar santrali vururken, reaktörleri su basmış, büyük bir faciaya yol açmıştı. Radyasyon sızıntısı nedeniyle 150 binden fazla insan bölgeden tahliye edilmişti. Reaktörlerin  kontrol altında tutulması için soğutma faaliyetleri aralıksız devam ediyor. Kazanın toplam maliyetinin ise 660 milyar doları aşması bekleniyor.  

Nükleer enerjinin neden olduğu riskler saymakla bitmiyor.

Radyoaktif atıkların ne olacağı, bu atıkların güvenli bir şekilde nasıl yönetileceğine dair henüz kimsenin bir çözümü yok. Nükleer atıkların bir bölümü yüksek oranda radyoaktif. İşin kötü tarafı, birkaç bin yıl boyunca radyoaktif olarak kalmaya da devam ediyor. Bu, nükleer enerjinin sadece bugün için değil, kısa, orta ve uzun vadede de büyük bir tehdit olduğu anlamına geliyor.

Ve nükleer enerji çok pahalı. Bildiğiniz gibi, Akkuyu’da Türkiye’nin ilk nükleer enerji santralinin inşası devam ediyor. Rus devlet şirketi Rosatom’un Akkuyu’daki nükleer santralin işletmecisi olarak aldığı ücret kilovat saat başına 12,35 dolar sent. Rüzgar enerjisinden 2 dolar sent, güneş enerjisinden ise 1 ila 1,7 dolar sent ile elektrik üretmek mümkün. Yani, yenilenebilir enerji maliyetleri nükleer enerji maliyetinin çok altında. Uzun lafın kısası iklim değişikliğine karşı çözüm nükleerde değil, güneş ve rüzgarda!